Bilge öğretmen özsu hakkında biliyordu.
- The wise teacher knew about the sap.
Reçine ve özsu arasındaki farkın ne olduğunu her zaman merak ediyorum.
- I'm always wondering what the difference is between resin and sap.
Bu son kemoterapi turu gerçekten onun enerjisini çökertti.
- That last round of chemo really sapped his energy.
Bu son kemoterapi turu gerçekten onun enerjisini çökertti.
- That last round of chemo really sapped his energy.
Nor safe their dwellings were, for sapped by floods, / Their houses fell upon their household gods.
Both assaults carried on by sapping.
The last thing Tom needs is another stalker.
- Tom'un ihtiyacı olan son şey başka bir sapık.
Sami's stalker is in prison.
- Sami'nin sapığı hapiste.
Roses have thorns on their stems.
- Güllerin saplarında dikenleri var.
Here is a pan without handles.
- İşte sapsız bir tava.
A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
- Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
Sami never deviated from that story.
- Sami asla o hikayeden sapmadı.
I don't want to deviate from the plan.
- Plandan sapmak istemiyorum.