Chris'in kalbi o kadar boş ve hasarlı hissetti ki o tamir edilemedi.
- Chris' heart felt so empty and damaged that it couldn't be repaired.
Gemi hasarlı değildi.
- The ship was not damaged.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Bu masa kurtarılmış ahşaptan yapılır.
- This table is made out of salvaged wood.
Hadi ne kurtarabilirsek kurtaralım.
- Let's salvage what we can.
Elektrik kesintileri bilgisayara hasar verdi.
- The power cuts damaged the computer.
Rock grubu otel odasına hasar verdi.
- The rock band damaged the hotel room.
Onlara zarar verildi.
- They've been damaged.
Tayfun tarafından çatımıza zarar verildi.
- We got our roof damaged by the typhoon.