Sami kariyerini kurtardı.
- Sami salvaged his career.
Hadi ne kurtarabilirsek kurtaralım.
- Let's salvage what we can.
Hasarlı saygınlığını onarmayı denedim.
- I tried to repair his damaged prestige.
Hasarlı bagaj için hiç tazminat aldın mı?
- Did you receive any compensation for the damaged luggage?
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Belki ona yanlışlıkla hasar verdim.
- Maybe I accidentally damaged it.
Elektrik kesintileri bilgisayara hasar verdi.
- The power cuts damaged the computer.
Onlara zarar verildi.
- They've been damaged.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.