There was a large crowd in the hall.
- Salonda büyük bir kalabalık vardı.
Someone left their umbrella in the hall.
- Biri şemsiyesini salonda bıraktı.
Barsoom was the biggest Martian town. It had the fanciest saloon. It was the Wild, Wild Red.
- Barsoom en büyük Mars kentiydi. En süslü salona sahipti. Orası Vahşi, Vahşi Kırmızıydı.
The local government closed all bars and saloons.
- Yerel yönetim tüm barları ve salonları kapattı.
Tom came into the lounge, carrying a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve taşıyarak salona geldi.
We will post the announcement in all the staff lounges.
- Biz tüm personel salonlarında duyuru ilan edeceğiz.
She is neither in the kitchen nor in the living room.
- O, ne mutfakta ne de salonda.
Jiro was all smiles after he made a bundle at the pachinko parlor.
- Pachinko salonunda çok para yaptıktan sonra Jiro mutlu olurdu.
Even after I went to bed, I was conscious of the voices in the parlor.
- Ben yatmaya gittikten sonra bile, salondaki seslerin farkındaydım.
Tom is in the back of the auditorium.
- Tom, dinleyici salonunun arka tarafındadır.
Do the students sit in the auditorium?
- Öğrenciler konferans salonunda mı oturuyor?
Our showroom made a hit with young ladies.
- Sergi salonumuz genç bayanlarca çok sevildi.
Our company's showroom was a hit with the ladies.
- Firmamızın sergi salonu bayanlar tarafından çok beğenildi.
Five patients were in the waiting room.
- Bekleme salonunda beş hasta vardı.
She looked at me in a deliberate way and left the meeting room.
- Kasıtlı bir şekilde bana baktı ve toplantı salonundan ayrıldı.