The musician shook his head and pushed his little piano away.
- Müzisyen kafasını salladı ve küçük piyanosunu itti.
We shook nuts from the tree.
- Biz ağaçtan fındıkları salladık.
In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
- Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
We felt the house shake.
- Evin sallandığını hissettik.
The hand that rocks the cradle rules the world.
- Beşik sallayan el dünyayı yönetir.
From what I've heard, their marriage is on the rocks.
- Duyduğuma göre onların evliliği sallantıda.
The dog wagged its tail eagerly.
- Köpek hevesle kuyruğunu salladı.
The dog wagged its tail.
- Köpek kuyruğunu salladı.
Tom waggled his finger at Mary.
- Tom Mary'ye parmağını salladı.
I rocked the baby in my arms.
- Bebeği kollarımda salladım.
Tom rocked back and forth in his chair.
- Tom sandalyesinde ileri geri sallandı.
Don't you feel the house shaking?
- Evin sallanışını hissetmiyor musun?
Tom Skeleton was shaking and trembling in every limb.
- Tom Skeleton'un her organı sallanıyordu ve titriyordu.
She shouted and threatened a policeman by brandishing a knife.
- O, polise bağırdı ve bir bıçak sallayarak tehdit etti.
Tom brandished a shotgun on Mary.
- Tom, Mary'nin üzerine bir av tüfeği salladı.