Forged identification documents were used to enter the building.
He forged forward against the current, even as it tried to sweep him down river.
Counterfeit DVDs from Asian countries have flooded the European market.
- Asya ülkelerinden sahte DVD'ler Avrupa pazarına sızdı.
Tom bought a counterfeit watch.
- Tom, sahte bir saat satın aldı.
This is the best fake ID I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en iyi sahte kimlik.
Our security cameras are fake.
- Bizim güvenlik kameraları sahte.
Some people had to use false names to get work.
- Bazı insanlar iş bulmak için sahte isimler kullanmak zorunda kaldı.
Mary wore false eyelashes.
- Mary sahte kirpikler taktı.
Bad money always comes back.
- Sahte para her zaman geri gelir.
He has a bad reputation of being dishonest.
- Sahtekâr olma konusunda kötü bir üne sahiptir.
Tom admitted he forged the check.
- Tom sahte çek bozdurduğunu itiraf etti.
The document is neither genuine nor forged.
- Belge ne gerçek ne de sahte.
He sits at a table, surrounded by false friends and shameless women.
- O, sahte arkadaşlar ve utanmaz kadınlarla çevrili bir masada oturuyor.
With all its sham, drudgery and broken dreams; it is still a beautiful world.
- Tüm sahte, angarya ve kırık düşlerle; hala güzel bir dünya.
Tom is a total phony.
- Tom tam bir sahtekar.
Mary is a quack doctor.
- Mary sahte bir doktor.