I want to see the scene in slow motion.
- Sahneyi ağır çekimde görmek istiyorum.
We gazed at the beautiful scenery.
- Güzel sahneyi izledik.
The man dancing on the stage is my uncle.
- Sahnede dans eden adam benim amcam.
The actor was on the stage for most of the play.
- Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
Soon, in the great theatre, the lights will be put out, and the empty stage will be left to ghosts.
- Yakında büyük tiyatroda ışıklar söndürülecek ve boş sahne hayaletlere terk edilecek.
Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
Jane saw the students acting well on the stage.
- Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.
The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
- Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
We have to set the scene for negotiations.
- Biz müzakereler için sahne ayarlamak zorundayız.
The theater group performed the new play.
- Tiyatro grubu yeni oyunu sahneledi.