We gazed at the beautiful scenery.
- Güzel sahneyi izledik.
He was surprised at the scene.
- O, sahneye şaşırmıştı.
The man dancing on the stage is my uncle.
- Sahnede dans eden adam benim amcam.
Roger liked writing songs. He also liked to perform his own songs on the stage.
- Roger şarkı yazmayı seviyordu. Aynı zamanda kendi şarkılarını sahnede söylemeyi de seviyordu.
Soon, in the great theatre, the lights will be put out, and the empty stage will be left to ghosts.
- Yakında büyük tiyatroda ışıklar söndürülecek ve boş sahne hayaletlere terk edilecek.
He became the finest actor on the American stage.
- O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
The actress fell backward over the stage.
- Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
We have to set the scene for negotiations.
- Biz müzakereler için sahne ayarlamak zorundayız.
The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
- Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
The theater group performed the new play.
- Tiyatro grubu yeni oyunu sahneledi.