sahip olan

listen to the pronunciation of sahip olan
Турецкий язык - Английский Язык
possessive
owning
blessed with
having
havıng
sahip ol
had

I have more money than I had last year. - Geçen yıl sahip olduğumdan daha fazla param var.

I've never had such a large sum of money. - Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.

sekiz parçaya sahip olan
eightfold
sahip ol
got possession of
sahip ol
have

With Windows, you have to have extensions or it won't read your files. - Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.

If you are going abroad, it's necessary to have a passport. - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.

sahip ol
possess

Honor is the most precious thing we possess. - Onur sahip olduğumuz en değerli şey.

Dignity doesn't cost anything, but I'm the only one who truly possesses it! - Haysiyet hiç bir ücrete tabi değildir ama buna gerçekten sahip olan tek kişi benim!

sahip ol
get possession of
sahip ol
{f} having

Not wanting is the same as having. - İstemek sahip olmakla aynı değildir.

It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you. - O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.

sahip ol
has
sahip ol
{f} possessed
aynı en son varış gününe (LAD) sahip olan kuvvetlerin intikal önceliği; öncelik;
(Askeri) movement priority for forces having the same latest arrival date (LAD); priority; progressive routing indicator
ağacın karekteristik yapısına sahip olan
dendriform
tercih hakkına sahip olan
(Ticaret) preferential
yedi değere sahip olan
heptavalent
sahip olan
Избранное