I've been to the seaside by car.
- Ben araba ile sahile gittim.
He is a waiter in a seaside restaurant.
- O bir sahil restoranda garsondur.
We drove along the coast.
- Sahil boyunca arabayla gezdik.
The natives of the North-West Pacific Coast of America were probably descendants of tribes from Asia.
- Amerika'nın Kuzey-Batı Pasifik sahili yerlileri muhtemelen Asyalı kabilelerin soyundandı.
After dinner, I take a walk on the beach.
- Akşam yemeğinden sonra, sahilde bir yürüyüş yaparım.
What time of year do you usually like to spend time on the beach?
- Yılın hangi zamanında genellikle sahilde zaman geçirmek istersin?
It's still too cold to go down to the shore.
- Sahile inmek için hâlâ çok soğuk.
I found a beautiful shell on the shore.
- Sahilde güzel bir kabuk buldum.
Timmendorfer Strand is a well-known beach town.
- Timmendorfer Strand tanınmış bir sahil kasabasıdır.
The city has a long coastline.
- Şehrin uzun bir sahil şeridi var.
According to the weather forecast, the typhoon is likely to approach the coast.
- Hava tahmini göre tayfunun sahile yaklaşması muhtemeldir.
As far as I can tell, the coast is clear.
- Bildiğim kadarıyla sahil açık.
They made for the seashore.
- Onlar sahile doğru gitti.
We often took a walk along the seashore together in the morning.
- Biz genellikle sabahları birlikte sahil boyunca bir yürüyüş yapardık.
Blackpool is a coastal town.
- Blackpool bir sahil kasabasıdır.