Bu sana keder getirecektir.
- This will bring you to grief.
Zaman en güçlü kederi yumuşatır.
- Time tames the strongest grief.
Acılar ha demeyle dinmez.
- You cannot put time limits on grief.
Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.
- War doesn't bring on peace; on the contrary, it brings pains and grief on both sides.
Dostluk sevinci ikiye katlar ve üzüntüyü yarıda keser.
- Friendship redoubles joy and cuts grief in half.
Onun konuşması onu üzüntüsünden uzaklaştırdı.
- His talk distracted her from grief.
O felaketten kurtulmaya çalışmak yerine kederi içinde debeleniyor gibi görünüyordu.
- She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster.