sabitler

Турецкий язык - Английский Язык

Определение sabitler в Турецкий язык Английский Язык словарь

constraints

constants

literals

sabit

fixed

There is a fixed standard in the king's principles. - Kralın ilkelerinde sabit bir standart vardır.

We had better do away with such a fixed idea. - Böyle bir sabit fikirden kurtulsak iyi olur.

sabit

{s} firm

sabit

{s} constant

The blood stream is usually constant and continuous. - Kan akışı genellikle sabit ve süreklidir.

Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x. - x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz.

{s} substantive

{s} immutable

House prices have remained static for several months. - Ev fiyatları aylarca sabit kaldı.

{s} real

{s} settled

(Bilgisayar) stabilize

sabit

built-in

sabit

(Tıp) stationary phase

Sitting still he tried to put his best foot forward. - Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.

Everything flows and nothing stays still. - Her şey akar ve hiçbir şey sabit kalmaz.

sabit

abiding

sabit

fix

The aerial on our radio needs fixing. - Radyomuzun anteninin sabitlenmesi gerekiyor.

Interest rates have been fixed at 5%. - Faiz oranları %5'te sabitlendi.

sabit

cut-and-dried

sabit

(Konuşma Dili) hard and fast

sabit

settle

sabit

(Jeoloji) geostationary

He maintained a steady speed on the highway. - Otobanda sabit bir hızda kaldı.

Please hold this ladder steady. - Lütfen bu merdiveni sabit tut.

(isim) Stable; constant

optik sabitler

(Fizik) optical constants

sabit

flat

I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services. - Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.

set

put

Sitting still he tried to put his best foot forward. - Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.

fixed, stationary; stable; invariable, constant

sabit

proven, established

sabit

fixed; stationary; constant; static; stable, firm; immobile, immovable; (renk, boya) fast; indelible

(Hukuk) rooted

fast (color, dye), (color) that won't fade or rub off; indelible (ink, stain, pencil)

In a closed system the sum of the contained energies remains constant. - Kapalı bir sistem içerisinde bulunan enerjilerin toplamı sabit kalır.

Many astronomers are working hard to measure the Hubble constant using a variety of different techniques. - Birçok astronom çeşitli farklı teknikler kullanarak Hubble sabitini ölçmek için çok çalışıyor.

sabit