The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
- Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
The train was going 500 miles per hour.
- Tren saatte 500 mil gidiyordu.
I've been waiting for hours.
- Saatlerdir bekliyorum.
Please wait half an hour.
- Lütfen yarım saat bekle.
The clock on that tower is accurate.
- O kuledeki saat doğrudur.
My clock needs to be fixed.
- Saatimin onarılması gerekiyor.
I bought a watch and I lost it the next day.
- Bir saat aldım ve ertesi gün onu kaybettim.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.
Come and see me at eleven o'clock.
- Gel ve saat on birde beni gör.
You get up at 5 o'clock every morning.
- Her sabah saat 5'te kalkarsın.
It took me about two and a half hours to dig a hole one meter in diameter and two meters in depth.
- Bir metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur kazmak yaklaşık 2.5 saatimi aldı.
I spent twelve hours on the train.
- Trende on iki saat geçirdim.
It took me several hours to write it.
- Onu yazmak birkaç saatimi aldı.
There are many different kinds of clocks, including wristwatches, wall clocks, digital watches, gold watches, cuckoo clocks, quartz watches, stopwatches, timer and tower clocks.
- Kol saatleri, duvar saatleri, dijital saatler, altın saatler, guguklu saatler, kuvars saatler, kronometreler, zamanlayıcı ve kule saatleri de dahil olmak üzere saatlerin birçok farklı türleri vardır.
Did the timer go off?
- Saat çalmaya başladı mı?