sınıflandır

listen to the pronunciation of sınıflandır
Турецкий язык - Английский Язык
{f} class

I'm not good at classifying things. - Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.

The librarian classified the books according to subject. - Kütüphaneci kitapları konularına göre sınıflandırdı.

{f} classified

The librarian classified the books according to subject. - Kütüphaneci kitapları konularına göre sınıflandırdı.

In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest. - Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.

{f} classifying

I'm not good at classifying things. - Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.

classify

I classify his music as rock. - Onun müziğini rock müzik olarak sınıflandırıyorum.

Please classify these books by subject. - Lütfen bu kitapları konuya göre sınıflandırın.

categorize

I wouldn't categorize Tom that way. - Tom'u o şekilde sınıflandırmazdım.

sınıf
classroom

Please don't run in the classroom. - Lütfen sınıfta koşma.

We clean our classroom after school. - Okuldan sonra sınıfımızı temizleriz.

sınıf
class

Please don't run in the classroom. - Lütfen sınıfta koşma.

Please don't run in the classroom. - Lütfen sınıfta koşmayın.

sınıf
grade

He is in the tenth grade. - O, onuncu sınıfta okuyor.

What grade is your sister in? - Kız kardeşin hangi sınıfta?

sınıf
sort

We should sort the students' names alphabetically. - Öğrencilerin isimlerini alfabetik sıraya göre sınıflandırmalıyız.

The postmen sort the mail each morning. - Postacı her sabah postaları sınıflandırır.

sınıf
{i} category
sınıf
sphere
sınıf
order

He ordered the boys not to shout in the classroom. - Çocuklara sınıfta yüksek sesle konuşmamalarını emretti.

I did some extra credit work in order to pass that class. - O sınıfı geçmek için biraz ekstra kredi çalışması yaptım.

sınıf
(Politika, Siyaset) classification

Classification is not my specialty. - Sınıflandırma benim uzmanlığım değil.

Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver. - Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.

sınıf
classified

In the post office, mail is classified according to the place where it is to go. - Postanede, posta gideceği yere göre sınıflandırılır.

The librarian classified the books according to subject. - Kütüphaneci kitapları konularına göre sınıflandırdı.

sınıf
caste
sınıf
(Denizbilim) classis
sınıf
(İstatistik) group

The class was divided into four groups. - Sınıf dört gruba ayrıldı.

sınıf
range
sınıf
(Biyoloji) tribe
sınıf
taxon
sınıf
run

Please don't run in the classroom. - Lütfen sınıfta koşmayın.

Next to him, I'm the fastest runner in our class. - Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.

sınıf
remove
sınıf
rate

On a scale of 1 to 10, please rate your proficiency in the following languages. - 10 a 1 ölçeğinde, lütfen aşağıdaki dillerdeki yeterliliğini sınıflandır.

sınıf
circle
sınıf
denomination
sınıf
class; classroom; grade; form
sınıf
(Zooloji) , (Botanik) class
sınıf
estate
sınıf
form

Form is temporary, class is permanent. - Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.

Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates. - On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.

sınıf
rank
sınıf
States
sınıf
schoolroom
sınıf
genus
sınıf
branch
sınıf
race
sınıf
class; category
sınıf
(Askeriye) corps: İstihkâm Sınıfı Corps of Engineers
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение sınıflandır в Турецкий язык Турецкий язык словарь

SINIF
(Osmanlı Dönemi) Kısım, bölüm, tabaka
sınıf
Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü
sınıf
Belli ortak belirtileri olan tek tek nesneler öbeği
sınıf
Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri
sınıf
Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü. Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri: "Üçüncü sınıf bir gazeteciydi."- N. Cumalı
sınıf
Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı menfaati sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas: "Parter, her sınıftan insanla hıncahınç dolu idi."- R. N. Güntekin
sınıf
Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı menfaati sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas
sınıf
Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri
sınıf
Ders okutulan yer, dershane, derslik
sınıflandır
Избранное