If the rental period is extended beyond the agreed period, it shall be calculated a prorated rent.
- Kiralama süresi kararlaştırılan süreden daha uzun ise, bir orantılı kira hesaplanacaktır.
When she is on her period she can be more disagreeable than usual.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
Go easy on Bob. You know, he's been going though a rough period recently.
- Bob'ın üzerine fazla gitmeyin.Bilirsiniz, o, son zamanlarda zor bir sürece rağmen devam etmektedir.
If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
- Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
One of Tom's problems is his short attention span.
- Tom'un problemlerinden birisi, dikkat süresinin kısa olmasıdır.
She has a short attention span.
- Onun kısa bir dikkat süresi var.
I suppose it's different when you think about it over the long term.
- Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.
I have been on friendly terms with him for more than twenty years.
- Onunla yirmi yıldan daha fazla süredir samimiyim.
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
She was sent to a psychiatric hospital for an indefinite period of time.
- O belirsiz bir süre için bir akıl hastanesine gönderildi.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
She soon adjusted to his way of life.
- Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
As long as there's life, there is hope.
- Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
Tom has made steady progress.
- Tom sürekli ilerleme kaydetti.
Great successes are due to constant efforts.
- Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.
Applications are due by Monday.
- Başvurular için süre sonu pazartesi.
The software company collapsed during the recession.
- Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.
I'd like to go to Takayama during festival time.
- Ben festival süresince Takayama'ya gitmek istiyorum.
I've been in China for less than a month.
- Bir aydan kısa bir süredir Çin'de bulunuyorum.
They have lived here for a long time.
- Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
For a while she did nothing but stare at me.
- Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.
It's so muggy; I think it will thunder in a short while.
- Hava çok sıkıntılı;sanırım kısa süre içinde gök gürleyecek.
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
My season ticket expires on March 31.
- Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.
I got stronger overnight.
- Kısa sürede daha güçlü oldum.
Tom is coming over in a little while.
- Tom kısa sürede ziyaret edecek.
The length of our stay there will be one week.
- Bizim orada kalma süremiz bir hafta olacak.
I have to go soon because I left the engine running.
- Motoru açık bıraktığım için kısa sürede gitmeliyim.
How long does Tony run every day?
- Tony her gün ne kadar süre çalışır?
A bout lasts about five minutes.
- Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.