sür

listen to the pronunciation of sür
Турецкий язык - Английский Язык
{f} drove

Tom thought he could reach the airport on time if he drove a little over the speed limit. - Tom birazcık hız limitinin üzerinde sürerse vaktinde havaalanına yetişebileceğini düşündü.

Tom drove Mary's car to Boston. - Tom Mary'nin arabasını Boston'a sürdü.

{f} exile

He was exiled from his own country. - Kendi ülkesinden sürgün edildi.

Most of the exiles were killed or captured. - Sürgünlerin çoğu öldürüldü veya esir alındı ​​.

{f} smeared
{f} tilled
{f} last

I had my driver's license renewed last month. - Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.

The speech lasted thirty minutes. - Konuşma otuz dakika sürdü.

impel
{f} drive

Do you know how to drive? - Nasıl araba süreceğini biliyor musun?

My little son can drive a car. - Küçük oğlum araba sürebiliyor.

{f} lasting

The war lasting for years impoverished the country. - Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.

driven

They had driven wagons. - Vagonları onlar sürmüştü.

She has never been in a car driven by him. - O, onun tarafından sürülen bir arabada asla bulunmadı.

deport

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

banish

The ruler was overthrown and banished from the country. - Yönetici devrildi ve ülkeden sürüldü.

Napoleon was banished to Elba in 1814. - Napolyon 1814'te Elba adasına sürgün edildi.

deported

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

expatriate
{f} smear
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
(deyim) it is too late to do anything about that, so let's think about doing something else
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
(deyim) too little too late
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
(deyim) missed your chance, it's too late to do anything now
sür
Избранное