sözlenme

listen to the pronunciation of sözlenme
Турецкий язык - Английский Язык
marriage contract
a prenuptial agreement or contract
contract that binds two people together in marriage
söz
statement

I'm going to ascertain the truth of his statement. - Onun sözünün aslını araştıracağım.

I could not believe his statement. - Ben onun sözüne inanamadım.

söz
promise

He promised to meet him at the coffee shop. - Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.

Your stomach won't be full from promises. - Miden sözlerden dolu olmayacaktır.

söz
word

The dictionary contains about half a million words. - Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.

A lot of English words are derived from Latin. - Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.

söz
upon my word
söz
expression

I'll look up the expression in the dictionary. - Ben ifadeye sözlükte bakacağım.

söz
{s} wordy
söz
{i} plight
söz
gossip
söz
asseverate
söz
rumour
söz
commitment

Unfortunately, I have a commitment. - Ne yazık ki bir sözüm var.

Unfortunately, I had another commitment. - Ne yazık ki başka sözüm vardı.

söz
dixit
söz
(Dilbilim) parole
söz
fluent
söz
iron
sözlenmek
bind with a promise to wed
söz
{i} say

Tom says that he doesn't remember having made such a promise. - Tom öyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.

I have nothing more to say about him. - Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.

söz
wording
söz
saying

As the saying goes: Speech is silver, silence is gold. - Atasözünde dendiği gibi; söz gümüşse, sükut altındır.

You probably don't understand a word I'm saying today. - Galiba sen bugün söylediğim bir sözü anlamıyorsun.

söz
assurance
söz
foregoing
söz
pledge

Tom pledged his continued support. - Tom destek vermeye devam etmeye söz verdi.

The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year. - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.

söz
remark

My remarks were not aimed at you. - Sözlerim size yönelik değildi.

She seems to have taken my remark as an insult. - Benim sözümü hakaret olarak almış gibi görünüyor.

söz
{i} term

The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago. - Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.

The union and the company have come to terms on a new contract. - Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.

söz
asseveration
söz
undertaking
söz
spoken of
söz
{i} sentence

Tom really likes this sentence. - Tom bu sözü gerçekten seviyor.

In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge. - Böyle bir sözlükte buzdolabı ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.

söz
vocable
söz
mentions

Nobody mentions my country. - Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.

Mary becomes angry when Tom mentions her weight. - Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.

söz
engagement

Tom has broken our engagement. - Tom sözleşmemizi bozdu.

The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly. - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.

söz
talk

Don't interrupt me while I am talking. - Ben konuşurken sözümü kesme.

Many things are easy to talk about, but difficult to actually carry out. - Pek çok şey sözde kolaydır, fakat gerçekleştirmesi aslında zordur.

söz
voice
söz
word, remark; speech, talk; saying; rumour, gossip; promise, assurance, commitment; engagement
söz
committal
söz
faith

You must be faithful to your word. - Sözüne sadık olmalısın.

söz
verbalism
söz
spiel
söz
remark, utterance; expression; statement; word
söz
rumor

The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly. - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.

söz
{f} contracting
söz
discourse
Турецкий язык - Турецкий язык
Sözlenmek işi veya durumu
Söz
(Osmanlı Dönemi) LEFZ
Söz
(Hukuk) KAVİL
Söz
(Osmanlı Dönemi) SERVA
Söz
(Hukuk) KELAM
Söz
bahis
söz
Bir konuyu yazılı olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
söz
Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
söz
Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
söz
Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
söz
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, kavil: "Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir."- Atasözü
söz
Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
söz
Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi: "Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde."- B. R. Eyuboğlu
söz
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelâm, kavil
söz
(Osmanlı Dönemi) kâl
sözlenmek
Anlaşarak kesin karar vermek
sözlenme
Избранное