Определение sözünü в Турецкий язык Английский Язык словарь
- one's word
- A person's account of the truth, especially when it differs from that of another person
- sözünü kesmek
- interrupt
It is not polite to interrupt someone while he is talking.
- Konuşurken birinin sözünü kesmek kibarlık değildir.
It is rude to interrupt others.
- Başkalarının sözünü kesmek kabalıktır.
- söz
- statement
I could not believe his statement.
- Ben onun sözüne inanamadım.
I'm going to ascertain the truth of his statement.
- Onun sözünün aslını araştıracağım.
- söz
- promise
He promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
Your stomach won't be full from promises.
- Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
- söz
- word
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
He didn't believe Ben's words.
- O, Ben'in sözlerine inanmadı.
- sözünü esirgemeyen
- outspoken
- sözünü kesmek
- cut smb. short
- sözünü esirgemeyen
- bluff
- sözünü sakınmamak
- not outspoken
- sözünü tutmak
- Keep one's word, keep one's promise, abide by one's word
- sözünü bilmek
- to speak tactfully
- sözünü bilmez
- tactless
- sözünü dinlemek
- to follow sb's advice
- sözünü dinlememek
- fly in the face of
- sözünü esirgemeden
- baldly, not mincing matters
- sözünü esirgememek
- not to mince matters, not to mince one's words
- sözünü esirgememek
- to be very plainspoken, not to mince words, to call a spade a spade
- sözünü esirgemeyen
- free spoken
- sözünü esirgemeyen
- frank
- sözünü etmek
- to make mention of
- sözünü etmek
- to talk about (something)
- sözünü geri alma
- retractation
- sözünü geri alma
- retraction
- sözünü geri alma
- recantation
- sözünü geri almak
- recant
- sözünü geri almak
- retract
- sözünü geri almak
- back pedal
- sözünü geri almak
- unsay
- sözünü geri almak
- to eat one's words
- sözünü geri almak
- 1. to take back what one has said (apologetically). 2. to withdraw one's promise
- sözünü geçirmek
- voice-over
- sözünü geçirmek
- have influence
- sözünü geçirmek
- enforce
- sözünü geçirmek
- rule the roost
- sözünü kesen kimse
- interrupter
- sözünü kesip konuşturmamak
- rule smb. out of order
- sözünü kesme
- interruption
- sözünü kesme
- punctuation
- sözünü kesmek
- break in
- sözünü kesmek
- cut in
- sözünü kesmek
- take up
- sözünü kesmek
- take smb. up short
- sözünü kesmek
- to interrupt (someone who is speaking)
- sözünü kesmek
- punctuate
- sözünü kesmek
- chip in
- sözünü kesmek
- to cut in (on sb/sth), to interrupt, to chip in (with sth)
- sözünü kesmek
- put in a word
- sözünü sakınmadan
- in plain English
- sözünü tutmak
- keep one's word
- sözünü tutmak
- keep one's promise
- sözünü tutmak
- abide by one's word
- sözünü tutmak
- to keep one's word, to be as good as one's word
- sözünü tutmak
- keep one's faith
- sözünü tutmama
- pullback
- sözünü tutmama
- breach of promise
- sözünü tutmamak
- welsh
- sözünü tutmamak
- welch
- sözünü tutmamak
- break one's promise
- sözünü tutmamak
- welsh on
- sözünü tutmamak
- break one's word
- sözünü tutmamak
- to back out, to break one's words, to break a promise
- sözünü tutmamak
- dishonor one's word
- sözünü tutmamak
- dishonour [Brit.]
- sözünü tutmamak
- dishonor
- sözünü tutmayan
- violator
- sözünü tutturmak
- keep smb. to one's promise
- sözünü unutarak duraksamak
- dry up
- sözünü/ünüzü balla kestim
- (Konuşma Dili) Excuse me for interrupting you
- sözünü geçirmek
- {f} influence
- başkasının sözünü tekrarlama
- quote
- söz
- upon my word
- söz
- expression
I'll look up the expression in the dictionary.
- Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
- söz
- {s} wordy
- söz
- {i} plight
- sözünü kes
- {f} interrupted
Tom interrupted Mary before she could finish.
- Mary bitiremeden Tom onun sözünü kesti.
Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
- Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.
- söz
- gossip
- söz
- asseverate
- söz
- rumour
- söz
- commitment
Unfortunately, I had another commitment.
- Ne yazık ki başka sözüm vardı.
Unfortunately, I have a commitment.
- Ne yazık ki bir sözüm var.
- söz
- dixit
- söz
- (Dilbilim) parole
- söz
- fluent
- söz
- iron
- sözünü kesmek
- cut in on
- sözünü tutmak
- fulfill one's promise
- söz
- {i} say
Tom says that he doesn't remember having made such a promise.
- Tom öyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.
Gentlemen, allow me to say a few words in greeting.
- Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.
- söz
- wording
- söz
- saying
Have you ever heard the saying: Lying leads to thieving?
- Sen hiç yalan söyleme hırsızlığa götürür sözünü duydun mu?
You probably don't understand a word I'm saying today.
- Galiba sen bugün söylediğim bir sözü anlamıyorsun.
- söz
- assurance
- söz
- foregoing
- söz
- pledge
Tom pledged his support.
- Tom ona destek sözü verdi.
She pledged herself never to do it again.
- Bunu bir daha asla yapmayacağına dair kendi kendine söz verdi.
- söz
- remark
I interpreted his remark as a threat.
- Onun sözlerini bir tehdit olarak yorumladım.
My remarks were not aimed at you.
- Sözlerim size yönelik değildi.
- söz
- {i} term
The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago.
- Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
The union and the company have come to terms on a new contract.
- Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.
- söz
- asseveration
- söz
- undertaking
- sözünü kes
- heckle
- sözünü tutmak
- be as good as one's word
- sözünü tutmak
- keep one's side of the bargain
- sözünü tutmak
- keep a promise
- sözünü tutmak
- take one at one's word
- söz
- spoken of
- söz
- {i} sentence
But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build.
- Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.
In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge.
- Böyle bir sözlükte buzdolabı ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
- söz
- vocable
- söz
- mentions
Mary becomes angry when Tom mentions her weight.
- Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.
Nobody mentions my country.
- Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.
- sözünü tutmak
- keep one´s promise
- bir daha sözünü etmemek
- draw the curtain over smth
- evlenme sözünü tutmama
- breach of promise to marry
- evlilik sözünü tutmama
- (Ticaret) breach of promise
- söz
- engagement
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
I have a previous engagement.
- Bir önceki sözleşmem var.
- söz
- talk
Don't interrupt me while I am talking.
- Ben konuşurken sözümü kesme.
She cut in when we were talking.
- Biz konuşurken sözümüzü kesti.
- söz
- voice
- söz
- word, remark; speech, talk; saying; rumour, gossip; promise, assurance, commitment; engagement
- söz
- committal
- söz
- faith
You must be faithful to your word.
- Sözüne sadık olmalısın.
- söz
- verbalism
- söz
- spiel
- söz
- remark, utterance; expression; statement; word
- söz
- rumor
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
- söz
- {f} contracting
- söz
- discourse
- sözünü geçirmek
- voice over
- sözünü kesmek
- (Fiili Deyim ) cut into
- sözünü tutmak
- deliver the goods