She began to grumble and then to weep.
- Söylenmeye ve ardından ağlamaya başladı.
Bogdan said he would be there tomorrow.
- Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
What he said is true.
- Onun söylediği doğru.
My father told me not to read a book in my bed.
- Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
He told me that his father was dead.
- O bana babasının öldüğünü söyledi.
It is said that Japanese people are kind to people they know, but rather cold to those they don't.
- Japonların tanıdıkları kişilere karşı nazik oldukları fakat tanımadıklarına karşı oldukça soğuk oldukları söylenmektedir.
It is said that Kazu is the best soccer player in Japan.
- Kazu'nun Japonya'da en iyi futbol oyuncusu olduğu söylenmektedir.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
Some doctors say something to please their patients.
- Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married.
- O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.
This is confidential, I can only tell him personally.
- Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.
Could you please tell me why you love her?
- Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
Tell me which of the two cameras is the better one.
- İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.
What you are saying does not make sense.
- Söylediğinin anlamı yok.
He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning.
- O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.
He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything.
- Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.
Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
- Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.