söylenerek

listen to the pronunciation of söylenerek
Турецкий язык - Английский Язык
fretful
disposed to peevishness
habitually complaining; "a whining child
irritable, bad-tempered, grumpy or peevish
unable to relax or be still; "a constant fretful stamping of hooves"; "itchy for excitement"; "a restless child"
habitually complaining; "a whining child"
If someone is fretful, they behave in a way that shows that they worried or unhappy about something. Don't assume your baby automatically needs feeding if she's fretful. anxious and complaining, and unable to relax
{s} worried, anxious; agitated; angry, irritable
unable to relax; fidgety or restless
Disposed to fret; ill-humored; peevish; angry; in a state of vexation; as, a fretful temper
söyle
{f} said

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

I remember what he said. - Onun ne söylediğini hatırlıyorum.

söyle
spit it out !
söyle
told

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

Don't forget what I told you. - Sana söylediklerimi unutma.

söyle
told to
söyle
say

I've got nothing to say to him. - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.

Please say it in English. - Lütfen onu İngilizce olarak söyle.

söyle
confide

I'm confident that Tom will do what he says he'll do. - Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.

I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it? - Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?

söyle
tell

Please tell me your address. - Lütfen adresini bana söyle.

Please tell me where you will live. - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.

söyle
{f} saying

He received a telegram saying that his mother had died. - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.

He began by saying that he would not speak very long. - O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.

söyle
dictate
söyle
mouth

Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him. - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.

If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut. - Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını kapalı tut.

söyle
apprise
söyle
told#to
söyle
spit it out
söyle
toldto
söylenerek
Избранное