I remember what he said.
- Onun ne söylediğini hatırlıyorum.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
She told me that she had bought a CD.
- Bana bir CD aldığını söyledi.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
I've got nothing to say to him.
- Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it?
- Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?
Tom said I looked confident.
- Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.
Can you please tell me what time the train leaves?
- Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?
Please tell me your address.
- Lütfen adresini bana söyle.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning.
- O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.
Tom kept his mouth shut and didn't tell anyone what had happened.
- Tom ağzını kapalı tuttu ve ne olduğunu kimseye söylemedi.
Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
- Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.
The girl said she was going shopping with her mother, ignoring what she was told.
- Kız kendine söyleneni görmezden gelerek annesiyle alışverişe gideceğini söyledi.
Tom paid close attention to what was being said.
- Tom söylenenleri dikkatle dinledi.