Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.
- The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity.
Bu politika, fiyatlarda büyük bir yükselişe neden oldu.
- This policy resulted in a great rise in prices.
Kalp hastalıklarından muzdarip insanların sayısı yükselişte.
- The number of people suffering from heart disease is on the rise.
Ben her sabah her zaman altıda kalkarım.
- I always rise at six every morning.
Güneş her zaman doğudan doğar.
- The sun always rises in the east.
Sıcaklıklarda bir artış beklenmektedir.
- A rise in temperatures is expected.
Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
- Why did you turn down his request for a pay rise?
Gül yetiştirmekte iyiyim.
- I am good at raising roses.
Gül bir çiçektir ve güvercin bir kuştur.
- The rose is a flower and the dove is a bird.
Yükselen bir gelgit tüm tekneleri kaldırır.
- A rising tide lifts all boats.
Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
- The rising sun seen from the top was beautiful.
Doğu doğan güneşle aydınlandı.
- The east was brightened by the rising sun.
Yarın erken kalkarsan, doğan güneşi görebilirsin.
- If you get up early tomorrow, you can see the rising sun.
Davalı lütfen ayağa kalkın.
- The defendant will please rise.
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
- Does depreciation of the yen give rise to inflation?
Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- This river rises in the mountains in Nagano.
Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.
- The value of the dollar declines as the rate of inflation rises.
Fiyatlar yükselmeye devam etti.
- Prices continued to rise.
Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.
- This political problem gave rise to hot discussions.
O, ciddi bir soruna neden olabilir.
- It may give rise to serious trouble.
Yaşamanın maliyeti yükseldi.
- The cost of living has risen.
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
Erken yatıp ve erken kalkmak, bir adamı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
Erken yatmak, erken kalkmak bir insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar.
- Early to bed, early to rise makes a man healthy, wealthy and wise.
Şiddetli yağış son iki ayın günlük sebze fiyatlarının artmasına sebep oldu.
- The heavy rainfall has caused vegetable prices to rise daily for the last two months.
Amerika Birleşik Devletleri'nde sıcaklıkların artmaya devam etmesi bekleniyor.
- Temperatures in the United States are expected to continue to rise.
Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- This river rises in the mountains in Nagano.
Rise and Shine sleepy head.
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.
- The index rose 4% from the preceding month.
Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.
- All sorts of rumors rose about her past.
Pembe güller güzeldir.
- Pink roses are beautiful.
Pembe ve gül benzer renklerdir.
- Pink and rose are similar colors.
Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
- In September, 1929, stock prices stopped rising.
Dünya nüfusu yükselmeye devam ederse herkesi nasıl besleyeceğiz?
- How will we feed everyone if the world's population keeps rising?
Kime oy verirsen ver, fiyatlar yükselmeye devam edecek.
- Whoever you vote for, prices will go on rising.
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
ABD ve Rusya arasındaki gerginlikler yükselişte.
- Tensions between the USA and Russia are on the rise.
Kalp hastalıklarından muzdarip insanların sayısı yükselişte.
- The number of people suffering from heart disease is on the rise.
Bu olağanüstü bir roze şaraptır.
- This is an exceptional rosé wine.
Bir şişe roze, lütfen.
- A bottle of rosé, please.
Bu yüksek katlı binanın beş asansörü var.
- This high-rise building has five lifts.
Nehrin su seviyesi yükseldi.
- The river's water level has risen.
Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.
- The exchange rate for the yen against the dollar has risen.
Yen yükseliyor dolar düşüyor.
- The yen is rising and the dollar is falling.
Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
- In September, 1929, stock prices stopped rising.
Biz bir şişe roze şarabı istiyoruz.
- We'd like a bottle of rosé.
The governor just gave me a rise of 2-pounds-6.
And still the hours passed, and at last I knew by the glimmer of light in the tomb above that the sun had risen again, and a maddening thirst had hold of me. And then I thought of all the barrels piled up in the vault and of the liquor that they held; and stuck not because 'twas spirit, for I would scarce have paused to sate that thirst even with molten lead.
I went along up the bank with one eye out for pap and t'other one out for what the rise might fetch along.
The rise of his pants was so low that his tailbone was exposed.
We watched the balloon rise.
He is risen!.
To his comic fury and shame, the traveller's 'master part' fails to rise to the occasion, and the girl's innocence is preserved.
Lord willing and the creek don't rise, we'll have that new barn finished in time for the harvest.
Ahmadinejad is no simpleton. . . . His Holocaust denial is a flagrant ploy—the easiest way to get a rise out of the Jewish community.
rose pink colour:.
... rise in turkey ...
... in those days was only 40 years, living standards might rise 40, perhaps 50 percent. That ...