respond, reply; solve, provide a solution

listen to the pronunciation of respond, reply; solve, provide a solution
Английский Язык - Турецкий язык

Определение respond, reply; solve, provide a solution в Английский Язык Турецкий язык словарь

answer
{f} yanıtlamak

O soruyu yanıtlamak istemiyorum. - I don't want to answer that question.

Onun mektubunu yanıtlamak zorundayım. - I have to answer his letter.

answer
cevap vermek

O, telefona cevap vermek için kalktı. - She got up to answer the phone.

Tom soruya cevap vermek istemedi. - Tom didn't want to answer the question.

answer
tatmin edici olmak

Cevabınız tatmin edici olmaktan uzaktır. - Your answer is far from satisfactory.

Onun cevabı tatmin edici olmaktan uzaktı. - His answer was far from satisfactory.

answer
yeterli olmak
answer
{f} yanıtla

Ben mektupların hiçbirini yanıtlamadım. - I answered neither of the letters.

Aşağıdaki soruları İngilizce olarak yanıtlayın. - Answer the following questions in English.

answer
{i} yanıt

John soruya yanıt vermez. - John will not answer the question.

İngilizce yanıt vermek zorunda mıyım? - Do I have to answer in English?

answer
eşit olmak
answer
(isim) cevap, yanıt, çözüm; tepki; karşılık, misilleme; bakmak (kapi, telefon)
answer
{f} karşılık vermek
answer
{f} cevap vermek, cevaplamak, yanıtlamak; karşılık vermek
answer
{f} yerine getirmek
answer
{f} kefil olmak
answer
{f} bakmak (kapı)
answer
(fiil) cevap vermek, yanıtlamak, karşılık vermek, bakmak (kapı), karşılamak, yetmek, tanıma uymak, uymak, yerine getirmek, kefil olmak
answer
{i} telefon
answer
{i} karşılık

Köpek John adına karşılık veriyor. - The dog answers to the name John.

Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır. - She knows better than to answer back to him.

answer
{f} yetmek
answer
{i} misilleme
answer
mukabele
answer
{i} bakmak kapi
Английский Язык - Английский Язык
{f} answer
respond, reply; solve, provide a solution

    Расстановка переносов

    respond, reply; solve, pro·vide a so·lu·tion

    Произношение

Избранное