Lanet olası bir ruh yoktu.
- There was not a bloody soul.
Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.
- Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.
- You're a brave soul if you want to climb the Urals.
Tom çok cesur bir kişidir.
- Tom is a very brave soul.
Görünürde kimse yoktu.
- There wasn't a soul in sight.
Biz yardım etmek zorunda olduğumuz fakir kimseye ulaştık.
- We reached the poor soul we had to help.
Bireysel özgürlük, demokrasinin ruhudur.
- Individual freedom is the soul of democracy.