Diyelim ki, televizyon seyretmek dinlendirici olabilir.
- Granted, watching TV can be relaxing.
Dinlendirici bir öğleden sonrayı hak ediyorum.
- I deserve a relaxing afternoon.
Portakal çiçekleri rahatlatıcı bir etki ve hoş bir kokuya sahiptir.
- Orange blossoms have a relaxing effect and a delightful scent.
Bu gerçekten o kadar rahatlatıcı değil.
- It's not really that relaxing.
Rahatlamak için, yavaş yavaş nefes alın.
- To relax, breathe slowly.
Eve gitmeden önce, rahatlamak için birkaç içki içerim.
- Before going home, I have a few drinks to relax.
Sadece kumsalda oturup bir hafta boyunca gevşemek istiyorum.
- I just want to sit on the beach and relax for a week.
Onu rahatlatmak için bir ilaç verdi.
- He gave her a drug to make her relax.
Derin bir nefes al ve sonra gevşe.
- Take a deep breath and then relax.
Sıcak banyo kaslarımı gevşetti.
- The hot bath relaxed my muscles.