Bu reddetmek için zor bir teklif.
- That's a tough offer to refuse.
Maalesef reddetmek zorundayım.
- I'm afraid I have to refuse.
Doktorlar ikinci operasyonu uygulamayı reddettiler.
- Doctors refused to perform a second operation.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Ben artık o kızla kazları gütmeyi reddediyorum.
- I refuse to herd geese any longer with that girl.
Artık sana itaat etmeyi reddediyorum.
- I refuse to obey you any longer.
Sekiz yaşında bir araba neredeyse değersizdir.
- An eight-year-old car is almost worthless.
Bir tehdit altında verilen bir söz değersizdir.
- A promise given under a threat is worthless.
Girişin reddedildi çünkü fazla sarhoştun.
- You were refused entry because you were too drunk.
Tom'un talebi reddedildi.
- Tom's request was refused.
Bir bakıma, o klübe katılmayı reddetmekte haklısın.
- In a sense you are right in refusing to join that club.
Onu yapmayı reddetmeyi tasarlıyorum.
- I plan on refusing to do that.
Onu yapmayı reddetmeyi tasarlıyorum.
- I plan on refusing to do that.
Bir bakıma, o klübe katılmayı reddetmekte haklısın.
- In a sense you are right in refusing to join that club.
Bu bütünüyle işe yaramaz.
- This is totally worthless.
Onun görüşü işe yaramaz.
- His opinion is worthless.
I asked the star if I could have her autograph, but she refused.
I refuse to listen to this nonsense any more.
... that 47 percent of the country considered themselves victims who refuse personal responsibility, ...