Bu organizma, suyun donma noktasının çok altındaki sıcaklıklarda hayatta kalabilir.
- This organism can survive at temperatures well below the freezing point of water.
Genetik modifikasyonun bir örneği balık genlerinin çilek ve domatese enjeksiyonudur, bu meyvelerin donmasını engelleyen bir süreç.
- An example of genetic modification is the injection of fish genes into strawberries and tomatoes, a process which prevents these fruits from freezing.
Tom dondurucu suya atladı.
- Tom jumped into the freezing water.
Burası dondurucu soğuk.
- It's freezing cold in here.
Dondurucu hava nedeniyle maç iptal edilmek zorunda kaldı.
- The match had to be called off because of the freezing weather.
Onların yiyeceklerini onlar için dondurmuyorum.
- I'm not freezing their food for them.
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Neredeyse donarak ölecektik.
- We came dangerously close to freezing to death.
Henüz pes etmek istemiyorum.
- I don't want to give up yet.
Burada dışarısı çok soğuk.
- It's freezing out here.
Burada hava çok soğuk.
- It's freezing in here.
Burada hava çok soğuk.
- It's freezing in here.
O donuyordu, bu yüzden soğuktan titredi.
- He was freezing, so he shivered with cold.
Sıcaklık sadece donma noktasının üzerinde.
- The temperature is just above freezing.
Bu organizma, suyun donma noktasının çok altındaki sıcaklıklarda hayatta kalabilir.
- This organism can survive at temperatures well below the freezing point of water.