Tom kırmızımsı turuncu bir kravat takıyor.
- Tom is wearing a reddish-orange tie.
Onun saçları kırmızımsı. Bu yüzden onun lakabı Havuç.
- She has reddish hair. That's why her nickname is Carrot.
Koyu kahverengi saçları vardı.
- He had dark brown hair.
Şu masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.
- There is a small brown dog under that table.
Kızıl Haç'a para bağışladılar.
- They contributed money to the Red Cross.
O, kızılhaç'a isimsiz olarak büyük bir miktarda para bağışladı.
- He anonymously donated a large sum of money to the Red Cross.
Neden bankı kırmızıya boyadın?
- Why did you paint the bench red?
Elmalar kırmızı veya yeşildir.
- Apples are red or green.
Sonbaharda yapraklar kahverengileşir.
- The leaves turn brown in the autumn.
Sambo, Sovyet Kızıl Ordu tarafından yaratılmış bir Rus dövüş sanatıdır.
- Sambo is a Russian martial art created by the Soviet Red Army.
Bizim aile bütçesi borçludur.
- Our family budget is in the red.
Şirketimizin geleceği tehlikede. Son birkaç yıldır aşırı derecede borçluyuz.
- The future of our company is at stake. We have been heavily in the red for the last couple of years.
Hiç kızıl saçlı birini tanıyor musun?
- Do you know any redheads?
John kızıl saçlı bir kadını öptü.
- John kissed any woman with red hair.
Babam posta kutusunu kırmızı boyadı.
- My father painted the letterbox red.
Ahırlar kırmızı boyalıdır, çünkü kırmızı boya ucuzdur.
- Barns are painted red because red paint is cheap.
Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.
- Her eyes were red from crying.
Tom'un elleri titriyordu ve yüzü kızarmıştı.
- Tom's hands were shaking and his face was red.
the Red Army.
Her hair had red highlights.
The girl wore a red skirt.
a red advertisement.
Tom said that he prefers red wine.
- Tom said he prefers red wine.
Tom said he prefers red wine.
- Tom said that he prefers red wine.
Be prepared for the rejection.
- Red için hazırlıklı olun.
Please read our disclaimer.
- Lütfen sorumluluk reddi beyanımızı okuyun.
Tom declined Mary's invitation.
- Tom Mary'nin davetini reddetti.
Tom declined our job offer.
- Tom bizim iş teklifini reddetti.
I interpreted her silence as a refusal.
- Onun sessizliğini bir red olarak yorumladım.
I was as surprised by Tom's refusal as you were.
- Tom'un reddetmesine senin şaşırdığın kadar şaşırdım.
Roosevelt refused to accept the idea of defeat.
- Roosevelt yenilgi fikrini kabul etmeyi reddetti.
The Confederate leaders refused to accept defeat.
- Konfederasyon liderleri yenilgiyi kabul etmeyi reddetti.