reddet

listen to the pronunciation of reddet
Турецкий язык - Английский Язык
(Bilgisayar) decline

I intend to decline his offer to help me. - Bana yardım etmek için yaptığı teklifi reddetmek niyetindeyim.

They declined our invitation. - Onlar davetimizi reddetti.

(Bilgisayar) deny

Nobody here is denying that. - Buradaki hiç kimse onu reddetmiyor.

Tom knew there was no point in denying it. - Tom bunu reddetmenin hiçbir anlamı olmadığını biliyordu.

(Bilgisayar) reject

Jefferson rejected this idea. - Jefferson bu fikri reddetti.

The customer rejected everything that I showed her. - Müşteri, gösterdiğim her şeyi reddetti.

{f} disclaim
{f} jilted
disavow
gainsay
{f} repudiated
{f} rebuff
throw out
{f} refusing

In a sense you are right in refusing to join that club. - Bir bakıma, o klübe katılmayı reddetmekte haklısın.

I plan on refusing to do that. - Onu yapmayı reddetmeyi tasarlıyorum.

repudiate
refuse

Rosa Parks refused to give up her seat for a white passenger. - Rosa Parks, beyaz bir yolcuya koltuğunu bırakmayı reddetti.

She refused his offer. - Onun teklifini reddetti.

{f} gainsaid
{f} spurring
jilt
{f} rejected

My neighbor rejected my request to cut his tree. - Komşu ağacını kesme ricamı reddetti.

She rejected my proposal. - O benim önerimi reddetti.

{f} spurned
thrown out
disowned

Tom's father disowned him. - Tom'un babası onu evlatlıktan reddetti.

Her parents disowned her and kicked her out of the house. - Ebeveynleri onu evlatlıktan reddetti ve onu evden kovdu.

flout
thrown#out
thrownout
throw#out
disaffirm
nix
throwout
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) Bir defa reddedi
(Osmanlı Dönemi) Güzellikler arasında nazara çarpan çirkinlik
reddet
Избранное