Eskiden burada bir ev vardı.
- There used to be a house here at one time.
Bir zamanlar Amerika'da birçok köle vardı.
- At one time there were many slaves in America.
O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi.
- That island was governed by France at one time.
At one time, I could walk ten miles in a day, but I can't any longer.