O heyecanlandığında, gittikçe daha hızlı konuştu.
- As he grew excited, he spoke more and more rapidly.
O, İngilizcede hızlı bir gelişme yaptı.
- He has made rapid progress in English.
Son sürat gitmek istiyorum.
- I want to go full speed.
Ben azami sürat yapıyorum.
- I'm doing the speed limit.
Babaannenin ani ölümünden sonra, büyükbaba hızla yaşlanmaya başladı.
- After Grandma's sudden death, Grandpa began to age rapidly.
Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
- My wishes for your father's rapid recovery.
Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
- The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.
- A computer can calculate very rapidly.
Hız sınırının üzerine geçmeyin.
- Don't go over the speed limit.
Tom yüksek hızla dar tünelden geçti.
- Tom drove through the narrow tunnel at high speed.