Yağışlı hava, on gün boyunca sürdü.
- The rainy weather lasted for ten days straight.
Yağışlı hava onun bahçede çalışmasını önledi.
- The rainy weather prevented her from working in the garden.
Tom ayaklarını ıslatmaktan nefret eder.
- Tom hates to get his feet wet.
Senin ayaklarını ıslatmaktan korkma.
- Don't be afraid to get your feet wet.
Oturduğun koltuktaki boya hâlâ ıslak.
- The paint on the seat on which you are sitting is still wet.
Tom eve sırılsıklam ıslak vardı.
- Tom arrived home soaking wet.
Bu yağışlı havadan bıktım.
- I am fed up with this wet weather.
Hava çok soğuk değildi, ama her zaman yağışlıydı.
- It was not very cold, but it was always wet.
İyi ki kimse ıslanmadı.
- Luckily nobody got wet.
Hiç kimse kendi ellerini ıslatmadan başkasının gözyaşlarını kurulayamaz.
- No one can dry another's tears without wetting his own hands.