I often listen to soothing music in order to relax.
- Rahatlamak için sık sık rahatlatıcı müzik dinlerim.
It's not really that relaxing.
- Bu gerçekten o kadar rahatlatıcı değil.
Orange blossoms have a relaxing effect and a delightful scent.
- Portakal çiçekleri rahatlatıcı bir etki ve hoş bir kokuya sahiptir.
That's a very comforting thought.
- Bu çok rahatlatıcı bir düşünce.
Tom doesn't need comforting.
- Tom'un rahatlatıcıya ihtiyacı yok.