I never felt at ease in my father's company.
- Babamın şirketinde asla rahat hissetmedim.
She had an unassuming air that put everyone at ease.
- Onun herkesi rahatlatan alçakgönüllü bir havası vardı.
Tom found the chair quite comfortable.
- Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
I feel more comfortable behind the wheel.
- Direksiyonun arkasında daha rahat hissediyorum.
Everybody feels comfortable with him.
- Herkes onunla birlikte rahat hisseder.
I feel more comfortable behind the wheel.
- Direksiyonun arkasında daha rahat hissediyorum.
Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.
- Çocuklarımın okul maliyetini bildiğim için, bir bira ile rahatlamak ya da boş vermek imkansız.
I'll do whatever I can to make it easy for you.
- Seni rahat ettirebilmek için elimden gelen her şeyi yaparım.
He lives in a cozy little house.
- O, rahat küçük bir evde yaşar.
The father is together with his son, how cozy it is!
- Baba oğlu ile birlikte, ne kadar rahat!
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
I am very much relieved to know that.
- Onu bildiğim için çok rahatladım.
I felt quite relieved after I had said all I wanted to say.
- Söylemek istediğim her şeyi söyledikten sonra oldukça rahatlamış hissettim.
I can easily wait till tomorrow.
- Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
Tom won the race easily.
- Tom yarışı rahat kazandı.
She's always very calm and relaxed.
- O her zaman çok sakin ve rahat.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
Luxury and convenience do not equate to happiness.
- Lüks ve rahatlık mutluluğa eşit değildir.
Relax, you're doing fine.
- Rahatla, iyi gidiyorsun.
Don't worry. Everything's going to be all right.
- İçin rahat olsun, her şey yoluna girecek.
Just relax. Everything's going to be all right.
- Sadece rahatla her şey yoluna girecek.
The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
My aunt now lives in comfort.
- Teyzem şu anda rahat içinde yaşıyor.
I felt out of place in the expensive restaurant.
- Pahalı bir restoranda rahatsız hissettim.
Tom looks relaxed and rested.
- Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyor.
Very few places on our earth remain undisturbed by civilization.
- Dünyamız üzerinde çok az yer uygarlık tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.
Where we can talk undisturbed?
- Nerede rahat konuşabiliriz?
The dead are gone and they cannot defend themselves. The best thing to do is to leave them in peace!
- Ölüler gitti, onlar kendilerini savunamazlar. Yapılacak en iyi şey onları rahat bırakmaktır!
During the bubble, people dreamt of a life of leisure.
- Hayal sırasında, insanlar rahat bir hayatı hayal ettiler.
Tom wanted to comfort Mary.
- Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
Tom did his best to comfort Mary.
- Tom, Mary'yi rahat ettirmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.