Duydum ki sen uzun mesafeli yarışlarda mükemmelsin.
- I heard, that you are great in long distance races.
Tom geçen yaz bir kez at yarışlarına gitti.
- Tom went to the horse races once last summer.
Cidden benimle yarışmak istiyor musun?
- Do you seriously want to race me?
Amerika'da yaşayan birçok farklı ırklarda insanlar vardır.
- There are people of many different races living in America.
İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
- Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...
- You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundreds heads of cattle and twenty racer horses...
Bazı ünlü yabancı koşucular o yarışa girdi.
- Some famous foreign runners entered that race.
Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.
- I am training hard so that I may win the race.
Amerika Birleşik Devletleri, aya yarışı kazandı.
- The United States had won the race to the moon.
İnsan ırkı bile bir gün soyu tükenmiş olacak.
- Even the human race will become extinct one day.
İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
- Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
Hiç bir at yarışı görmeye gittin mi?
- Have you ever gone to see a horse race?
O, dürbününü kullanarak at yarışını izledi.
- He watched the horse race using his binoculars.
O, kayak yarışlarında mücadele ediyor.
- He competes in ski races.
Tom'un hayatta büyük bir tutkusu bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.
- Tom's one big ambition in life was to become a race car driver.
Tom'un hayatta büyük bir hırsı vardı. O bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.
- Tom had one big ambition in life. That was to become a race car driver.
İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
- Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
She's hooning up and down Huon Road, she often drag races on that street.
Race was a significant issue during apartheid in South Africa.
Her heart was racing as she peered into the dimly lit room.
The Native Americans colonized the New World in several waves from Asia, and thus they are part of the same Mongoloid race.
Recent developments in artificial intelligence has brought about a new race of robots that can perform household chores without supervision.
... one can easily imagine the atmosphere the prevailed during games chariot races ...
... As our history of the world in two hours races towards a close, ...