Hem Tom'un hem de Mary'nin epeyce arkadaşları var.
- Tom and Mary both have quite a few friends.
Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
- I know quite a few people who don't eat meat.
Aslında pek emin değilim.
- Actually, I'm not quite sure.
Onun pek çok arkadaşı var.
- He has quite a few friends.
Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
- Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
Oğlun şimdiye kadar oldukça uzun olmalı.
- Your son must be quite tall by now.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I do not quite agree with you.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I do not quite agree with you.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Saat 2.30'a kadar niçin işi bitirtmek zorunda olduğumuzu Tom gayet net açıkladı.
- Tom made it quite clear why we had to have the job finished by 2:30.
Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.
- This TV program is really quite interesting.
Ben, gerçekten ödeme için hazırım.
- I am quite ready for payment.
Onun nasıl olduğunu tam olarak bilmiyorum.
- I don't quite know how it happened.
Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
- Tom couldn't quite make out what the sign said.
Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük.
- Quite frustrated, we saw our dreams disappear.
Bilgisayarlarla büsbütün evdedir.
- He is quite at home with computers.
Bir hayli öğrenci bugün yok.
- Quite a few students are absent today.
Mademki Tom işsiz onun bir hayli boş zamanı var.
- Now that Tom is unemployed, he has quite a bit of free time.