Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
- It would be to your advantage to prepare questions in advance.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.
Öğretmen tarafından bana bazı sorular soruldu.
- Some questions were asked me by the teacher.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.
Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
- It would be to your advantage to prepare questions in advance.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.
Bazı insanlar onun dürüstlüğünü sorguladı.
- Some people questioned his honesty.
Polis, avukatı gelene kadar Tom'u sorgulayamaz.
- The police can't question Tom until his lawyer gets here.
Soru sormaktan korkma.
- Don't be afraid to ask questions.
Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
- I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
Sorun için cevap yok.
- There is not an answer for your question.
Sorun için cevap yok.
- There is not an answer to your question.
Tom geometri problemini çözdü mü? Başarmadığını söyledi, soru onun için de zordu.
- Did Tom solve the geometry problem? He said he didn't manage to. The question was too difficult for him, as well.
O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
- He interrupted the speaker with frequent questions.
Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.
- Without a passport, leaving a country is out of the question.
Bazı insanlar onun dürüstlüğünü sorguladı.
- Some people questioned his honesty.
Polisler onu yakından sorguladı.
- The police questioned him closely.
Onlar için çalıştığınız insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'd like to ask you some questions about some of the people you've been working for.
Sizin için çalışan insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'd like to ask you some questions about some of the people who work for you.
Onun zamanında gelip gelmeyeceğinden şüphe ediyorum.
- I question whether he'll come in time.
Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- Her honesty is beyond question.
Bu bir ölüm kalım meselesi.
- It's a question of life or death.
Mesele bundan sonra ne yapmamız gerektiğidir.
- What we should do next is the question.
Onun önerisi, söz konusu değil.
- His proposal is out of the question.
Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- A trip to America this summer is out of the question.
Tom bazı kuşkulu seçimler yaptı.
- Tom made some questionable choices.
Barbara'nın başarısı kuşkusuz.
- Barbara's success is beyond question.
Onu sorgulamak istiyorum.
- I'd like to question her.
Polis onu sorgulamak için durdurduğunda Tom kaçmaya çalıştı.
- When the police stopped him for questioning, Tom tried to make a run for it.
Any Muslim is allowed to enter the country without a visa, no questions asked.
The country quickly became famous for its no-questions-asked depositories.
I move that the question be put to a vote.
... So let's dig in to some of the questions right away. ...
... were some of the questions that I asked on my patient ...