Tom bir gülümsemeyi bastırmaya çalışıyor.
- Tom is trying to suppress a smile.
Kan şekeri bozukluğu düşük seviyede olan kişiler onların duygularını bastırmak için güçten yoksun olmaları nedeniyle kolayca korkarlar ve öfkelenirler.
- People suffering from low level of blood sugar disorder, because they lack the power to suppress their emotions, get easily frightened and angry.
Sen cinsel olarak bastırılmışsın.
- You're sexually repressed.
O cinsel olarak bastırılmış.
- She's sexually repressed.