Hot blood pulses through my veins.
In the dead of night, all was still but the pulsing light.
Vücut ısısı yükseliyor, nabız yükseliyor... Onun oksijen eksikliği durumu var.
- Body temperature rising, pulse rising ... he's in a state of oxygen deficiency.
Hastanın artık bir nabız atışı yok.
- The patient doesn't have a pulse anymore.
Hastanın artık bir nabız atışı yok.
- The patient doesn't have a pulse anymore.
2016 uluslararası bakliyat yılıdır.
- 2016 is the International Year of Pulses.
2016 birleşmiş milletler genel kurulu tarafından uluslararası bakliyat yılı ilan edildi.
- 2016 was declared the International Year of Pulses by the United Nations General Assembly.
Hastanın artık bir nabız atışı yok.
- The patient doesn't have a pulse anymore.
2016 birleşmiş milletler genel kurulu tarafından uluslararası bakliyat yılı ilan edildi.
- 2016 was declared the International Year of Pulses by the United Nations General Assembly.
2016 uluslararası bakliyat yılıdır.
- 2016 is the International Year of Pulses.