O bir tanıtım dublörlüğüydü.
- It was a publicity stunt.
Tom bir tanıtım dublörü olarak onu yaptı.
- Tom did it as a publicity stunt.
O sadece ucuz bir reklam kampanyası.
- That's just a cheap publicity stunt.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük reklam kampanyası.
- This is the biggest publicity stunt I've ever seen.
O sadece ucuz bir reklam kampanyası.
- That's just a cheap publicity stunt.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük reklam kampanyası.
- This is the biggest publicity stunt I've ever seen.
Tom'un şöhretten nefret ettiğini duydum.
- I heard Tom hates publicity.
Tom halkın huzurunda asla şarkı söylemez.
- Tom never sings in public.
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
- Please refrain from smoking in public places.
Bu çevrede umumi bir telefon var mı?
- Is there a public phone around here?
Çok hijyenik olmadıkları için umumi tuvaletleri kullanmayı reddediyorum.
- I refuse to use public restrooms, as they are very unhygenic.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
- It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.
- Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
Belediye başkanı genele hitap etti.
- The mayor addressed the general public.
Ben bir genel liseye gittim.
- I went to a public high school.
Çevrimiçi yaptığın bir şeyin aleni olduğunu varsaymalısın.
- You should assume that anything you do online is public.
Bir hayran sayfası her zaman herkese açıktır.
- A fan page is always public.
Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.
- All the elements of a data structure are public by default.
Çiftler burada halk içinde genellikle el ele tutuşmazlar.
- Couples don't usually hold hands in public here.
Dilinizi halk içinde konuşmaktan neden utanıyorsunuz?
- Why are you ashamed to speak your language in public?
Avrupa'da kamusal alanın yokluğu gitgide daha fazla hissediliyor.
- The lack of a public sphere in Europe is being felt more and more keenly.
Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil.
- It is not good to ridicule him in public.
Japon mali otoriteleri ekonomik yönetimlerinde ulusal güveni yenilemek için önlemleri tartıyorlar.
- The Japanese fiscal authorities are weighing measures to restore public confidence in their economic management.
Bu ulusal hazine yılda yalnızca bir kez halk tarafından görülebilir.
- This national treasure can be seen by the public only once a year.
Despite much pre-publicity the film was not a success.
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
- Please refrain from smoking in public places.
Onu açıklamak için sana meydan okuyorum.
- I defy you to make it public.
Bu bahçe halka açıktır.
- This garden is open to the public.
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
- Please refrain from smoking in public places.
Her yerde insanlar dünya barışına adanmış kamu liderleri için özlem duyuyorlar.
- People everywhere yearn for public leaders dedicated to world peace.
Durrani continues to receive awards and recognition overseas for her courage, although within her own country she is branded an opportunist and publicity-hound.
Bush and Blair stand condemned by their own publics and face imminent political extinction.
The TSA has been getting a lot of ink lately.
He is used to speaking in public.
- He's used to speaking in public.
Tom doesn't like to speak in public.
- Tom doesn't like speaking in public.
... used for people who care about publicity, who care about ...