İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English isn't easy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English is not easy.
Tom hem Fransızca hem de İngilizce konuşarak büyüdü.
- Tom grew up speaking both French and English.
Ana dilini konuşan bir sürü arkadaşım var, bu yüzden ana dilini konuşanlarla konuşarak bir sürü deneyimim oldu.
- I have a lot of friends who are native speakers, so I've had a lot of experience speaking with native speakers.
Seninle Fransızca konuşmaktan vazgeçeceğim.
- I'll stop speaking to you in French.
Bay Smith ile konuşmak istiyorum. Ben Smith.
- I'd like to talk to Mr Smith. This is Smith speaking.
Hiç Fransızca konuşan birini duydun mu?
- Have you ever heard someone speaking French?
Sen hiç Esperanto dilini konuşan birini duydun mu?
- Have you ever heard someone speaking in Esperanto?
Tom halka hitap etmede iyidir.
- Tom is good at public speaking.
Onun Amerikalı kadar akıcı bir biçimde İngilizce konuştuğunu duydum.
- I heard her speaking English as fluently as an American.
Öğretmen üç ay içinde hepimizi akıcı Fransızca konuşturacağını iddia etti.
- The teacher claimed that he'd have us all speaking fluent French in three months.
Sıkı bir şekilde konuşulursa, o bundan hiç hoşlanmadı ama bir şey söylemedi.
- Strictly speaking, she didn't like it at all, but she didn't say a thing.
Açıkça söylemek gerekirse, seninle aynı fikirde değilim.
- Frankly speaking, I don't agree with you.