Tom detaylı olarak kazayı bildirdi.
- Tom reported his accident in detail.
Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
- Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.
- The details of the agreement are set forth in the contract.
Onu daha ayrıntılı olarak açıklayabilir misiniz?
- Would you explain it in more detail?
Onların, geçimini sağlayacak bir sürü çocukları vardı.
- They had a lot of children to provide for.
O, ailesinin geçimini sağlayamaz.
- He is unable to provide for his family.
Senin ve erkek kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.
- I'm trying my best to provide for you and your brother.
O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.
- He has a wife and two young children to provide for.
Tom'un detayları bilmesi gerekmez.
- Tom doesn't need to know the details.
Tom detayları hatırlayamadı.
- Tom couldn't recall the details.
Onun tarihsel ayrıntılar hakkında büyük bir bilgi deposu var fakat hayatta onun bir işe yaradığından cidden süphe duyuyorum.
- He has a great storehouse of knowledge about historical details but I seriously doubt that's of any use in life.
Bana onun ayrıntılarını verin.
- Give me the details of it.
Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.
- The details of the agreement are set forth in the contract.
Bana onun ayrıntılarını verin.
- Give me the details of it.