Bu cümle doğrudur ama kanıtlanabilir değildir.
- This sentence is true, but not provable.
Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
- Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
Tom'a hiçbir şey kanıtlamak zorunda değiliz.
- We don't have to prove anything to Tom.
Tom'un suçluluğunu ispat etmek için bir delil çıkması çok olası değil.
- It's very unlikely that any evidence will turn up to prove Tom's guilt.
Bir avukatın rolü müvekkilinin suçsuz olduğunu ispat etmektir.
- The role of a lawyer is to prove that his client is innocent.
Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
- Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
Bu haberin doğru olduğunu kanıtladı.
- The news proved to be true.
Söylentinin kesin bir yalan olduğunu kanıtlandı.
- The rumor proved to be an absolute lie.
It proved to be a cold day.
Have an exit strategy should your calculations prove incorrect.
The hypothesis has not been proven to our satisfaction.