O beni içten selamladı.
- She bowed deeply to me.
Ben onu herhangi başka adamdan daha içten seviyorum.
- I love him more deeply than any other man.
O anne ve babasına derinden bağlıdır.
- She is deeply attached to her parents.
Derinden minnettar olduğu için, teşekkürlerini ifade etmeye çalıştı.
- Being deeply thankful, he tried to express his thanks.
Tom Mary'nin gözlerine derin derin baktı.
- Tom gazed deeply into Mary's eyes.
Sadece bizim aramıza, o çok derin derin düşünmez.
- Just between us, he doesn't think very deeply.
Tom yaptıklarını yaptığına çok pişman oldu.
- Tom deeply regretted doing what he had done.
Ondan çok etkilendim.
- I was deeply moved by that.
Kazaya sebep olduğuma son derece pişmanım.
- I deeply regret having caused the accident.
Tom son derece borçlu olduğunu kimsenin bilmesini istemiyordu.
- Tom didn't want anyone to know that he was deeply in debt.