Beklemenin bir faydası yok.
- There's no point in waiting.
Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
- We men are used to waiting for the women.
O beni bir saatten daha fazla bekletti.
- He kept me waiting for more than an hour.
Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
- We men are used to waiting for the women.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Kütüphanenin önünde beni bekleyen bir arkadaşım var.
- I have a friend waiting for me in front of the library.
Otobüs bekleyerek burada kalmaktansa yaya gitmeyi tercih ederim.
- I would rather go on foot than stay here waiting for the bus.
Seni bekleyerek tüm sabahı boşa harcadım.
- I wasted all morning waiting for you.