Ken iş yerinde artan miktarda zaman harcıyor.
- Ken spends an increasing amount of time at work.
Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
- I increasingly need your help.
Yurt dışına çıkan Japon sayısı yıldan yıla artmaktadır.
- The number of Japanese going overseas has been increasing year by year.
Cinayetlerin sayısı Japonya gibi bir ülkede bile artmaktadır.
- The number of murders is increasing even in a country like Japan.
Bu kasabanın nüfusu artıyor.
- This town is increasing in population.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Ne yazık ki kavşaklardaki trafik sinyallerinin sayısını artırmak trafik kazalarının sayısın azaltmaya yardımcı olmadı.
- Unfortunately, increasing the number of traffic signals at intersections didn't help decrease the number of traffic accidents.