Her şeyden önce, mantık kesin tanımlar gerektirir.
- Above all, logic requires precise definitions.
Kesin ölçümler gerekli.
- Precise measurements are required.
O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
- He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.
Daha doğrusu, hayatın anlamı sorunudur.
- More precisely, it is the question of the meaning of life.
Tam olarak ne yapıyorsun?
- What precisely are you doing?
O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
- He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.
Daha titiz olmalıydım.
- I should've been more precise.
Kusursuz ölçümler gerekli.
- Precise measurements are necessary.
Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
- That's precisely why I need to meet Tom.
O kesinlikle aradığımız adam.
- He is precisely the man we're looking for.
Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
- That's precisely why I need to meet Tom.
O kesinlikle aradığımız adam.
- He is precisely the man we're looking for.
Ölçümler hassas olmalı.
- The measurements need to be precise.
Uçak tam olarak dokuzda vardı.
- The plane arrived exactly at nine.
O, tam olarak benim istediğimdir.
- It's exactly what I wanted.
Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
- That's precisely why I need to meet Tom.
O kesinlikle aradığımız adam.
- He is precisely the man we're looking for.
O tam olarak doğru değil.
- That's not exactly true.
O tam olarak doğru değildi.
- That wasn't exactly true.
Daha doğrusu, hayatın anlamı sorunudur.
- More precisely, it is the question of the meaning of life.
Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
- Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
Onu nereden buldun? Ormanda bir yerde. Kesin olarak söyleyemem.
- Where did you find it? Somewhere in the forest. I couldn't say precisely.
O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
- He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.
Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.
- Tom was exactly twelve minutes late.
Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir
- Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.
Tom tam zamanında geldi.
- Tom arrived precisely on time.
Tom ne yaptığını tam olarak biliyor.
- Tom knows precisely what he's doing.
Neden öyle düşündüğünü bana tam olarak söyle.
- Tell me precisely why you think so.
Tom ne yaptığını tam olarak biliyor.
- Tom knows precisely what he's doing.
Ne hissettiğini tam olarak biliyorum.
- I know precisely what you are feeling.
That's exactly what I meant.
- That's precisely what I meant.
Give me an exact answer.
- Give me a precise answer.
... to create ultra-precise capacitors ...
... on their kind of payroll for that precise purpose. ...