O pis kuyuda beş gün geçirdim. O anda tek çözümüm dua etmekti.
- I spent five days in that filthy well. In that moment, my only solution was praying.
Bazı dillerde konuşma, dua etme gibidir.
- Speaking in some languages sounds like praying.
Leyla yalvarmaya başladı.
- Layla started praying.
Şu anda, Tom'u kurtarmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Elimizden gelen şey dua etmektir.
- There's nothing we can do to save Tom at this point. All we can do is pray.
Biz dua etmek için diz çöktük.
- We knelt down to pray.
Tom her zaman yemekten önce dua eder.
- Tom always prays before eating.
Tom kırk yılda bir Tanrı'ya dua eder.
- Tom prays to God once in a blue moon.
Leyla af dilemek için dua etti.
- Layla prayed for forgiveness.
Leyla yalvarmaya başladı.
- Layla started praying.
Dua etmek için hepimiz diz çöktük.
- We all knelt down to pray.
Biz dua etmek için diz çöktük.
- We knelt down to pray.
Well, Major, pray tell us your adventures, for you have frightened us dreadfully.
... praying that I saw Billy Joel's ...