Dua etmek için dizlerinin üstüne çöktü.
- She went down on her knees to pray.
Şu anda, Tom'u kurtarmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Elimizden gelen şey dua etmektir.
- There's nothing we can do to save Tom at this point. All we can do is pray.
Benim duama cevap verildi.
- My prayer was answered.
Tom her zaman yemekten önce dua eder.
- Tom always prays before eating.
Leyla af dilemek için dua etti.
- Layla prayed for forgiveness.
Leyla yalvarmaya başladı.
- Layla started praying.
Dua etmek için hepimiz diz çöktük.
- We all knelt down to pray.
Biz dua etmek için diz çöktük.
- We knelt down to pray.
Well, Major, pray tell us your adventures, for you have frightened us dreadfully.