You're practically family.
- Siz pratikte ailesiniz.
His ideas are always practical.
- Onun fikirleri her zaman pratiktir.
His idea is practical.
- Onun fikri pratiktir.
Tom practices playing the bassoon every day.
- Tom her gün fagot çalarak pratik yapar.
Tom told Mary to practice her tuba somewhere else.
- Tom Mary'ye tubasını başka bir yerde pratik yapmasını söyledi.
Tom has no practical experience.
- Tom'un hiçbir pratik deneyimi yoktur.
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.
Tom practised his speech in front of the mirror.
- Tom, konuşmasını aynanın karşısında pratik yaptı.